homur/

bu uykusuzluk sarhoşluğunu çok seviyorum ben. gözlerin bağırır "kapan artık" diye, ellerin hep hareket halindedir, aslında hareketi bıraksan öyle şuursuz bir uykuya dalarsın.ama beynin reddeder. bi dakika ama, uykusuz değilim ben şimdi, çok uykuluyum hatta.varolan şey "uyku" ise neden yokmuş gibi konuşuyorum. "çok uykusuzum" demek "uykum yok saatlerce uyumayabilirim" demeye gelmez mi ki? acaba bir insan kaç saat uyumadan dayanabilir?sonunda uykudan ölür mü insan-uykusuzluktan-? uykusuzluktan ölürsem çok üzülürüm..

yeşil

şimdi bende kalan yeşil bulutsular.içinden öyle bir gülümseyiş geçiyor ki ömrümü veresim geliyor.canım yanmıyor artık.hiçbirşeye üzülmüyorum belki de-muadili-sevinmiyorum da.hepimiz ölüyoruz yakın zamanda,haberiniz olsun.çok kurak ve çok susuz ortalık.çok kimsesiz ve çok sahipsiz.çokçayız ama hiç yokçayız.hepimiz geberiyoruz.ve gebermek ne kadar güzel bir kelimeyse de yaşamak da o kadar düşünmeye değmez işte..zaman yok.vakiti mi soruyorsun?o da çok geç..

biyolüminesans

yakamoz

gece sayıklaması**

"baba beni başa sar ve biraz öyle dondur"

gece sayıklaması*

Değilim ben. Değil benim.

ağlat

Hep bildiğim oyunlardan sıkıldım.Bildiğim konuşmalardan , bildiğim anlardan , kestirdiğim sonlardan , hiç istemediğim yollara atılmaktan , itilmekten , ani çıkmazlardan , boca edilmiş duygulardan , duygu yapılmış maddelerden , hep joker aranan sahnelerden , hile karışmış sohbetlerden , düzey sanılan sınırlardan , bir sonraki sahnelerden , araya giren reklamlardan , zincirlenmiş bedenlerden , frenlemekten , frenlenmekten , maskelenmiş suratlardan , hapsedilmiş keşiflerden , aşılmamış engellerden , dalgalanmış sulardan , savaşan beyinlerden.. Al tüm yorgunluklarımı , sensizliklerimi , oyunlarımı al. Gözlerim damlamak istiyor, damlamadan yok oluyor. Belki içimde büyüyor. Bazen vücudum bir basınçla sarsılıyor, anlamıyorum , bağırıyor belki. Sarhoş olup içimdeki tüm zelzeleyi kusmak istiyorum. Sanki büyük bir şölen istiyorum açılış için , sular çekiliyor. İnan ağlamayı çok istiyorum. Beni ağlatsana!

fena havalar

evet geldim.evet çok uzun oldu.evet havalar da pek fena. ben saçmasapan sorularla insanları bunaltabiliyorum.şöyle ki" bilardo masası kaç paradır ya?, bu trenin uzunluğu nedir acaba?,domatesler daha neden kızarmadı?..."falan da filan da. mantıksız davranabilmeyi çok seviyorum aslında, illa ki kayda değer şeyler sormam gerekmiyor ya. o an ne aklıma gelirse soruyorum işte çoğu da silinip gidiyor belki ama.. geçen gün -dediğim bir 10-20 gün olmuştur. neyse efendim rüyamda six feet under claire i gördüm. bi kere daha girmişti bu kızıl depresif rüyama. aşık mıyım neyim,bilinçaltımda ne biriktirmişim anlamadım. zaten rüyayı hatırlamıyorum da claire in yüzünü hatırlıyorum bi tek. six feet üzerine kendimi bütün hissedebildiğim an sayfalarca yazı yazıcam sanırım. o zaman şimdilik de bu kadar.
kahveli süt enfes bişey, çocukluk kokuyor.

balyoz

ya güleyim mi ağlayayım mı bilemedim,hem gülerim hem ağlarım o zaman di mi..kafam bi
balyoz kadar ağırlaştı, gözçukurlarımın çukur kısmını oluşturan kemikleri sürekli bir baskıyla
ağırlıktan kurtulacağını düşünüyor-hayır onlar düşünemezler- ben düşünüyorum. sinüzit
yaşarken de böyle oluyor bende, sanırım herkeste de oluyordur. başımımdaki ağrılar kemiklere
baskı yapınca hafifliyormuş gibi, hatta bazen gerçekten kırmak istiyorum rahatlamak için.
bunun bir açıklaması yapılmıştır da derse girmemişimdir,bilmiyorumdur o yüzden. ama
açıklaması olmalı tabii.neyse ne diyordum haah yaklaşık 10 saattir ekran karşısında charlie
parker' ın yardbird suite albümünün yorumunu yapıcam diye ter döküyorum. şimdi buraya
yazıyorum ki dönüp baktığımda bu halim gözlerimin önüne gelsin fikifiki güleyim. eziyet
çekiyorum ya, sonra da bu eziyeti çektiğim için kendime gülücem ya, normal di mi
bunlar.normal, evet.

bilgi sayar

ben bu bilgisayar işini gerçekten beceremiyorum.dişi olmamdan mıdır,ilgisizlikten midir bilmiyorum.bilmem kaç dakikadır bi link koyucam,şarkı göndericem ama yok,olmadı,yapamadım. çıldırıciim..

kahve

zea mays

arkadaşım "mısır alıcam ben" dedi,süt mısır,en sevdiği şeymiş.ben pek sevmem haşlanmış mısır hele ki süt mısır.sokağın kenarında gençten,esmer,gülümseyen bi adam.arkadaşım seçiyo ben de "kaça kadar burdasın abi,nasıl iyi oluyo mu satış" falan die soru soruyorum.dedi ki " valla günde 20 milyon kazanıyoruz" ben de gayet patavatsızca "evet abi zor ya" dedim.eşi geldi o arada "eşimle beraber duruyoruz 10 a kadar,rızkımız bu,şükrediyoruz"dedi tüm iyiniyeti,saflığı ve içten gülümsemesiyle."kolay gelsin" diyerek gittik.
ne kadar çok insan var dünyada.ne kadar çok hikaye.-benzer ama aynı değil,aynı ama bir acı önde,bir acı önce doğduğu için-

guppi

jkabdşlxbmldltşadkbşçclıqgwdşhmnöbçstghlkjskdzvövbj
böyleyim.tamam mı.asit ve bazlardan nefret ediyorum.tabii tuzlardan da.
logaritma iyiyse de,guppilerim olsun isterim.hem onların logaritmasını almaya gerek yok.karesini de alamzsın.konuşursun.glup glup cevap verirler.basit işte.

...

hayatım boyunca kararsız kaldım.ne yapacağımı bilemedim,kendimi bilemedim.harflerim vardı benim,onları bilirdim,ama öyle birşey oldu ki onlar da çekip gittiler sanki..birbirimize çok yabancıyız,çok yalancıyız..küçüklüğümü özledim ben,"bu" olmadan önceki gülüşümü,dokunuşumu,ağlayışımı özledim ben.eskiyi özlemek değil,geçmişi özlemek..harflerim vardı ya benim şimdi anladım ki hepsini öldürdüm ben.sustum..

muna zul

3 genç Meksikalı kadından oluşan Muna Zul' un ilk albümü kendi adını taşıyor , ikincisi de yolda..
inanılmaz güzel bir a capella triosu, sizi nereye sürükleyeceğini bilmediğiniz seslerle kayboluyorsunuz , sonra birden tekrar buluyorsunuz kendinizi, sonra tekrar kayboluyorsunuz..ve bu albüm bitene kadar devam ediyor.
Murat'a da teşekkürlerimi sunarak, albümü dinlemenizi tavsiye ediyorum.

yayılalım çimlerdeee

şenlikler başladı! bir Ankara çocuğunun havalar ısınır ısınmaz beklemeye başladığı,noolur vizelere denk gelmesin diye telaşlandığı, gün boyu eğlence zamanı geldi çattı! artık ben eskisi gibi heyecanlı olamasam da bu konuda,yine de bu dönem boyunca daha iyi hissediyorum kendimi.kampüs olduğundan daha kalabalık olsa dahi işin en sevdiğim kısmı, gündelik telaşlardan dolayı sık göremediğin insanları görmek ve onlarla ve diğerleriyle ve bissürü kişiyle çimlerde yayıla yayıla oturmaktır.kötü enerjiyi emer toprak, herkes pek neşeli olur o yüzden.
dün akşam bu vesileyle leman sam performansı da izlemiş oldum,pek keyifliydi.fakaaat esasen şunu söyleyecektim ben: şenliklerde izlenebilecek en iyi performans Yeni Türkü'dür. ya da benim en güsel anılarım Yeni Türkü dinlerken yaşanmıştır da ondan mıdır,bilemedim.
diğer blog'umu pek içime sindiremediğim için, yeniden başlayayım ben bu işe,"bi'şeyler" yapayım dedim.hadi bakalım..